Karaman, Yılmar Plaza, Söğüt Sk. No:170 Kat. 4 Daire. 33, 16130 Nilüfer/Bursa

Pts - Cts 09:30 - 20:00

Boşanma Davasında Kadının Hakları

Kanun koyucu, Türk Hukukunda boşanma davalarını açıklarken; kadınların sahip oldukları hakları yaşanabilecek mağduriyetlerin önüne geçme amacıyla düzenlemiştir. Boşanmada eşlerin hakkı eşit olarak tanımlanırken, evlilik birliğini bozucu nitelikte, eşini hak kaybına uğratmaya yönelik kusurlu davranışlar ortaya koyan eş aleyhinde eşler arası bu eşitlik dengesi değişmekte ve tekrar düzenlenmektedir. 

Yukarıda açıklanan doğrultuda, boşanma sürecinde ve sonrasında kadının haklarının hayatın doğal akışına uygun olmayan şekilde sarsılmaması amaçlanarak, kanun koyucu tarafından yapılan düzenlemelerde aşağıdaki gibi önemli başlıklar altında düzenlenerek koruma altına alınmıştır.

Boşanma Davasına İtiraz Hakkı

Boşanma davası açılan davalı eşin, davaya cevap verme/ itirazlarını sunma hakkı bulunmaktadır. Boşanma davasına itiraz eden, yani boşanmak istemeyen  davalı eşin itirazının kabulüne karar verilebilmesi için, davacı eşin davalı eşe göre daha ağır kusurlu olması gerekmektedir.

Davacı eşin davalı eşe göre daha ağır kusurlu olmadığı hallerde, davalı eşin boşanma davasına yönelik itirazı, karar aşamasında, özellikle boşanma kararı açısından sonucu değiştirmeyecektir.

Davalı eşin itiraz hakkını; kanuna uygun ve davacı eşin kusurlarını öne sürer nitelikte kullanması son derece önemlidir. 

Davacı eşin daha ağır kusurlu olduğunu ifade edilmesine rağmen, mahkeme, somut duruma göre, itiraz hakkının kötüye kullanıldığını değerlendirebilir. Bu gibi hallerde açılmış olan boşanma davası görülmeye devam edebilir, hatta boşanma gerçekleşebilir. 

Bu gibi yanlış temsiller neticesinde hak mahrumiyetine uğramamak için boşanma davası kapsamında hakların doğru şekilde ifade edilmesi ve adımların hukuka uygun nitelikte uygulanabilmesi için, iyi bir boşanma avukatıyla çalışmak son derece önemlidir.

Velayet Hakkı

Boşanma aşamasına gelen eşlerin müşterek çocuk sahibi olmaları durumunda, çocuğun velayetinin hangi ebeveynde kalacağının belirlenmesi gerekmektedir. Velayetin hangi eşte kalacağının belirlenmesi aşamasında, en öncelikli gözetilen kriter çocuğun üstün menfaatidir. 

Çocuğun velayet hakkına sahip olacak ve çocuk ile birlikte yaşayacak ebeveynin belirlenmesinde, velayet hakkına sahip olacak eşin, çocuğun ihtiyacı olan fiziki ve duygusal gereksinimlerini karşılayabilmesi gibi önemli konular incelenerek, çocuğun hangi durumda daha mutlu ve sağlıklı hayatı yaşayabileceği araştırılacaktır.

Bu değerlendirmede önem arz eden bir diğer durum ise çocuğun yaşı, fiziksel ve ruhsal durumudur. Çocuğun yaşının küçük olması durumunda, özellikle gelişim döneminde annesi tarafından bakım ve gözetim alma ihtiyacı göz önünde bulundurularak, velayetinin anneye verilmesi gerektiğinin düşünülmektedir. Uygulamadaki çoğu örnekte, annenin ebeveynlik becerilerine dair bir kusur olduğu ispat olunmaması durumunda çocuğun velayeti anneye verilmektedir. 

Boşanma dosyasında annenin, çocuğun bakımı konusunda veya çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimine zarar verebilecek veya engel olabilecek durumların varlığı konusunda aleyhe deliller bulunmuyorsa, çocuğun anne şefkati ve gözetimine muhtaç olması sebebiyle velayeti anneye verildiği örneklerin çoğunlukta olduğu görülmektedir.

Nafaka Hakkı

Boşanma davasının tarafı olan kadın, diğer eşten daha ağır kusurlu olmaması ve boşanmanın gerçekleşmesi halinde yoksullaşacak olacağını ispat edebilmesi halinde boşandığı eşinden nafaka alma hakkı bulunmaktadır. Nafaka talep etme hakkı erkek ve kadın eşlerin her ikisinin de hakkı olmakla beraber, uygulamada kadın eşin boşandığı eşten nafaka aldığı örnekler çok daha yaygındır. 

Kadın Davacı Taraf Olması Halinde Nafaka Alabilir Mi?

Boşanma davasını, her iki de açılabilmekle beraber, talep edecekleri haklar konusunda davanın bir tarafı olmak tek başına bir kusur oluşturmamaktadır. Davacı taraf, boşanma davası açma hakkını kullanmaktadır. Bu hakkın kullanımı boşanma davasındaki diğer kararlar üzerinde etki oluşturmamaktadır. Talep edilen hakkın elde edilmesi ya da elde edilememesi durumlarından hangisinin gerçekleşeceği, tamamen eşin evlilik birliğine ve aile düzenine yönelik olan kusuru ve ihmalleri değerlendirildikten sonra kesinleşecektir. 

Kadın Davalı Taraf Olması Halinde Nafaka Alabilir Mi?

Boşanma davasında bir eşin, nafaka alıp alamacağı, davadaki sıfatından ziyade, diğer eşin kusurunu kanıtlamasına ve boşanma kararı sonrasında yoksullaşacağını kanıtlamasına bağlıdır. Dolayısıyla boşanma davasında, kadın, davalı taraf olarak da nafaka talep etme hakkına sahiptir.

Tazminat Hakkı

Boşanma davası kapsamındaki en temel haklardan birisi olan tazminat, eşlerin evlilik sürecinde maruz kaldığı kusurlu eylemler sebebiyle talep edilen, uğranılan zararın tazmini talepli bir haktır.

Bilindiği üzere, gerek boşanma davalarında, gerekse de diğer davalarda, tazminat taleplerinin kabulü için, tazminat taleplerinin zenginleşme amacının taşımadığının da tespitinin yapılması gerekmektedir.

Tazminat taleplerinin kabulü için, aleyhine tazminat talep edilen eşin kusurlu olduğunun ispat edilmesi son derece önem arz etmektedir. Bu bağlamda kadının, boşanma davasında ortaya koyulabilen bir kusuru bulunmaması veya kusur oranının eşine göre daha hafif olması durumunda, eşinden tazminat talep etme hakkı geçerlidir. 

Boşanma Davasında Maddi Tazminat Talebi

Boşanma davası kapsamında talep edilen maddi tazminat talebinin kabulü için, kusurlu eylemin karşı yanda olduğu ve zararın miktarının talep edilen miktarda olduğunun kanıtlanması gerekmektedir. Aksi halde duruma göre maddi tazminat talebinin reddine karar verilebileceği gibi “kısmen kabul” gibi bir karar da verilebilecektir. 

Boşanma Davasında Manevi Tazminat Talebi

Boşanma davası kapsamında talep edilen manevi tazminatın uygunluğu incelenirken; kusurlu olduğu iddia edilen eşin, diğer eşin kişilik haklarına saldırıda bulunmuş olması, şiddetin birçok çeşidinin var olması, eşi tarafından aşağılanması, onur kırıcı ve haysiyeti yaralayıcı davranışlara maruz kalmış olması gibi durumların var olup olmaması incelenmelidir. Bu tür davranışlara maruz kalan kadınların boşanma davalarında manevi tazminat almaya hak kazandıkları uygulamada birçok örnekte sıkça görülmektedir.

Mal Paylaşımı Hakkı

Medeni Kanun, 01.01.2002 tarihinde yapılan düzenleme ile yenilenmiştir. Halen geçerli olan kanuna göre, eşler arası eşitlik ilkesi esas olarak kabul edilmektedir. Yine de konuyla ilgili olarak tarafların haklarını korumaya yönelik birtakım istisnai uygulamalar bulunmaktadır. Mal paylaşımına dair farklı uygulama çeşitleri olmakla beraber, özet olarak söyleyebiliriz ki; evlilik öncesi ya da evlilik sürecinde kadının kendi rızasıyla imzaladığı bir mal paylaşımı sözleşmesi olması durumunda, rıza ile kabul ettiği bu mal paylaşım sözleşmesi uygulanacaktır. 

Böyle bir sözleşme yapılmamış olması durumunda ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olacaktır. Bu rejim, eşlerin evli olduğu süreçte edinilen tüm mallarda ortak oldukları anlamına gelmektedir. Yani, evlilik sürecinde edinilen bütün mallar üzerinde, kadın ortaktır ve boşanma durumunda bu malların yarısına sahip olacaktır.

Fakat önemle belirtmek gerekir ki, “Mal Paylaşımı” talebi, boşanma davası içinde talep edilemez, bu talep için ayrı bir dava açılması gerekmektedir. Uygulamada avukatsız yürütülen işlerde, bu hususa dikkat edilmediği ve hak kayıplarına uğranıldığı açıkça görülmektedir.

Ziynet Eşyalarını Talep Etme Hakkı

Eşlerin evliliğine ait düğünün icrası sırasında takılan ve kadının olağan şekilde pay sahibi olduğu altın, kolye, küpe, bilezik gibi ziynet eşyaların tamamı ve nakit para gibi maddi birikim, açılan boşanma davası kapsamında talep edilebilecek olup, ayrı bir dava açma gerekliliği bulunmamaktadır. 

Kanun koyucu tarafından belirlenmiş, ziynet eşyalarının paylaşımına yönelik açık bir ifade bulunmamaktadır. Fakat uygulamada, kadına takılmış olan ziynet eşyaların kadına ait kabul edildiğini görülmekte, kadının talebi doğrultusunda, bu eşyaların, kadına iadesi yönünde karar verildiği görülmektedir. 

Erkeğe takılmış olan ziynet eşyalarından erkeğe ait olduğu açıkça belli olan ziynet eşyalar ise erkeğindir. Bu eşyalara erkek kol saati örnek olarak verilebilir.

Erkeğe takılmış diğer ziynet eşyaları konusunda ise sık sık karar değişikliğine gidilmesine rağmen, şuan güncel olan kararlar, bu eşyalarında kadının olduğu yönündedir.

Bu ayrım dışında taraflar arasında, başka bir paylaşım şekli tercih edilmiş ve yapılan bir anlaşmayla bu paylaşım ayrıca belirtilirse, bu halde paylaşım konusunda ilgili anlaşma geçerli olacaktır. 

Evden Uzaklaştırma Hakkı

Gerilimin arttığı durumlarda eşlerin birlikte yaşaması, özellikle kadın açısından tehlikeli olma riski taşımaktadır. Kadının kendini bu durumdan koruyabilmesi için evden uzaklaştırma talep etme hakkı bulunmaktadır. Evden uzaklaştırma hakkı önleyici niteliğinde bir tedbirdir, yani sözlü ya da fiziki bir tehdidin meydana gelerek bu hakkın kazanılması gibi bir gerekçe aranmadan, kadınlar 6284 sayılı kanun gereğince eşlerinin evden uzaklaştırılmasını sağlayabilmektedir.

Ayrı Yaşama Hakkı

Evlilik birliği yoluyla müşterek yaşam oluşturan eşlerin başlıca sorumluluklarından bir tanesi de birlikte yaşamaktır.

Birlikte yaşama sorumluluğu, boşanma davası açılmasıyla beraber bir zorunluluk hali olmaktan çıkmaktadır. Bu halde, eşlerin ayrı yaşam hakkı doğmaktadır. Bu halde ayrı yaşama hakkının kullanılması, boşanma davası sırasında kusur olarak değerlendirilemeyecektir.

Yazımızı beğendiniz mi?

Puan vermek için yıldızı tıklayın

Ortalama puan 5 / 5. Oy sayısı: 3

Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Call Now Button Bizi Arayın