Avukatlık Hizmetleri
İçindekiler
Evliliğin sona ermesiyle birlikte, düğünde takılan ziynet eşyalarının akıbeti, en karmaşık ve duygusal konulardan biri haline gelir. Birçok kişi bu konuda kulaktan dolma bilgilerle hareket etmekte veya yasal haklarını tam olarak bilmemektedir. Bu durum, çoğu zaman ciddi hak kayıplarına yol açabilmektedir. Bu yazının amacı, Yargıtay’ın güncel kararları ışığında, ziynet eşyası davalarıyla ilgili en şaşırtıcı ve kritik dört gerçeği aydınlatarak, hak arama sürecinizde size sağlam bir rehber sunmaktır.
Düğün takılarında öncelik, tarafların aralarında yaptıkları açık anlaşmadır. Böyle bir anlaşma yoksa, ispat edilen yerel örf ve adet uygulanır. Bu ikisi de yoksa Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2024 tarihli kararına göre kural basittir: Kime takıldıysa onundur. Cinsiyete özgü takılar ilgili eşe; para ve diğer ekonomik değerler ise verildiği kişiye ait kabul edilir. Bu nedenle düğünde erkeğe takılan çeyrek altın veya bilezikler kural olarak erkeğe, geline takılanlar ise geline aittir. Önceden benimsenen ve HGK’nın 13.04.2021 tarihli kararında da görülen ‘aksine anlaşma ya da örf yoksa tüm takılar kadına aittir’ yaklaşımı, 2024 içtihadıyla daraltılmıştır. Ayrıca, takıların iade edilmeyecek şekilde bağışlandığı ya da kadının rızasıyla bozdurulup ortak ihtiyaçlarda harcandığı somut ve ikna edici delillerle kanıtlanırsa iade yükümlülüğü doğmaz.
Ziynet davası açarken en sık yapılan ve en maliyetli hatalardan biri, dava dilekçesinde talebi “ziynetlerin aynen iadesi, mümkün değilse dava tarihindeki bedelinin ödenmesi” şeklinde kademeli (terditli) olarak belirtmektir. Bu talep ilk bakışta mantıklı görünse de, yüksek enflasyonlu bir ülkede büyük bir tuzağa dönüşebilir.
Basit bir örnekle açıklayalım: 1 Ocak 2020’de gramı yaklaşık 291 TL olan altın, 1 Ocak 2023’te 1.096 TL seviyesine çıkmıştır. 2020 yılında açılan ve yıllarca süren bir davada, mahkemenin “dava tarihindeki bedelin ödenmesine” karar vermesi, davacının altınlarının bugünkü değerinin çok altında bir para alması anlamına gelir. Bu durumda davalı (borçlu), altınları aynen iade etmek yerine, dava tarihindeki bu düşük bedeli ödeyerek borcundan kolayca kurtulabilir. Bu da davacı için büyük bir hak kaybı yaratır.
Yargıtay, güncel kararlarında bu duruma dikkat çekerek, davacının “dava tarihindeki bedele” hükmedilmesinde hukuki yararı olmadığını belirtmektedir. Bu nedenle, enflasyon karşısında haklarınızı korumanın en güvenli yolu, dava dilekçesinde sadece ziynetlerin aynen iadesini talep etmektir.
Peki, mahkemeden sadece “aynen iade” kararı aldınız ama davalıda altınlar fiziksel olarak bulunamıyor. Bu durumda ne olacak? Değerleri, yıllar önce açtığınız davadaki düşük kurdan mı hesaplanacak? Kesinlikle hayır.
İşte bu nokta, sizi enflasyona karşı koruyan en önemli yasal güvencelerden biridir. Mahkeme kararında, yargılama harçlarının hesaplanması için belirtilen ziynet değerlerinin, kararın icra aşamasında hiçbir bağlayıcılığı yoktur.
İcra ve İflas Kanunu’nun 24. maddesi ve bu konudaki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları son derece açıktır:
Bu mekanizma, davanın açıldığı tarihteki değil, ödemenin fiilen yapılacağı zamanki gerçek değeri esas alarak davacının maddi bir kayba uğramasını engeller. Yani, yıllar süren dava sonunda hakkınız olan altınların güncel karşılığını almanız güvence altındadır.
Bir önceki maddede anlattıklarımızla çelişkili gibi görünse de, son derece kritik bir usul kuralı daha bulunmaktadır. Davanızda sadece altınların aynen iadesini talep etseniz bile, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) gereği, dava dilekçesinde bu ziynetlerin harca esas değerini mutlaka göstermek zorundasınız.
Bu bir “dava şartıdır”. Yani, bu değer bildirilmeden davanın esasına girilemez. Bu değer, davanın başında ödenecek olan yargılama harçlarının hesaplanması için gereklidir. Değer bildirilmediğinde, mahkeme size bu eksikliği gidermeniz için kesin bir süre verir. Eğer bu süre içinde talep ettiğiniz ziynetlerin toplam değerini dilekçenize eklemezseniz, davanız “açılmamış sayılır”.
Bu, tüm emeklerinizin, zamanınızın ve dava sürecinizin en başından boşa gitmesi anlamına gelen çok ciddi bir usul hatasıdır. Bu nedenle, sadece aynen iade talep etseniz dahi, bir değer belirtmekten asla kaçınmamalısınız.
Görüldüğü gibi, ziynet davaları sadece duygusal değil, aynı zamanda karmaşık hukuki ve usuli incelikler barındıran süreçlerdir. Haklarınızı tam olarak korumak, birbiriyle bağlantılı şu adımları doğru atmaktan geçer:
Bu kritik bilgiler, hak arama sürecindeki en büyük silahınızdır. Doğru bilgi ve strateji, yıllar süren emeklerin ve maddi değerlerin korunmasındaki en önemli faktördür.
Peki siz, boşanma sürecindeki yasal haklarınız konusunda kendinizi ne kadar güvende hissediyorsunuz?
Yazımızı beğendiniz mi?
Puan vermek için yıldızı tıklayın
Ortalama puan 5 / 5. Oy sayısı: 4
Enflasyon meselesi çok önemli ama ben yine de eski hukuki uygulamaları daha sağlıklı buluyorum. Yeni kararlar kafa karıştırıcı!