Avukatlık Hizmetleri
İçindekiler
Babalık davası, baba ile evlilik dışı doğan çocuk arasında soy bağı kurulması için açılan bir davadır. Baba ile soy bağının kurulabilmesi için;
Babalık davası yani hâkim hükmü ile soy bağının kurulması talepli davada (Türk Medeni Kanunu (TMK) m.301), baba ile çocuğun soy bağının kurulması talep edilir. Bu davaya uygulamada babalık davası denir.
Babalık davası açılabilmesi için evlilik dışı doğan bir çocuğun olması gerekir. Evlilik dışı doğan çocukla babanın soy bağı, ya çocuğun annesi ile babasının evlenmesi ile ya da yukarıda ifade ettiğimiz üzere babalık davası ile kurulur.
Babalık davası kurucu yenilik doğuran bir davadır. Yani babalık davası ile soy bağının kurulmasıyla, soy bağı doğumdan itibaren varmış gibi kabul edilmekte, çocuk babaya mirasçı olmaktadır. Kişiye bağlı bir hak olduğu için de tasarrufu kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır.
Babalık davasını, çocuğun kendisi veya annesi açabilir.
Annenin babalık davası açma hakkı, çocuğun dava hakkıyla veya yasal temsilcilik hususuyla bağlı değildir. Bu davayı anne kendi hakkından dolayı açabilir. Çocuk eğer ölü doğmuşsa anne yine de babalık davasını açabilir. Ayrıca annenin ayırt etme gücüne sahip olması davayı doğrudan açma hakkına sahip olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte anne eğer ayırt etme gücünden yoksunsa kanuni temsilcisinin davayı açması mümkündür. Annenin davayı açabilmesi için çocuğun annesinin belli olması ve davayı açan kişinin bizzat çocuğun annesinin olması gerekir.
Çocuğun babalık davasını açabilmesi için ayırt etme gücüne sahip olması yeterlidir. Tam ehliyetsiz çocuk adına davasını çocuğun kayyımı açabilir. Fakat kayyım çocuğun annesi olamaz. Çünkü babalık davası açma hakkı her ikisine de tanındığı için menfaatlerin çatışması gündeme gelebilir.
Baba olduğu iddia edilen kişi bu davayı açamaz, çünkü bu şekilde bir soy bağının kurulması ancak tanıma yolu ile gerçekleşebilir.
Babalık davası baba olduğu iddia edilen kişi veya kişilere ve bu kişi veya kişilerin mirasçılarına karşı açılabilir.
Soy bağının tespiti kamu düzenine ilişkin işlerdendir. Kamu düzenine ilişkin işlerden olması nedeniyle bu hususun tespiti konusunda mahkemeler resen tedbirler ve kararlar alabilir.
Babalık davalarında, DNA testi ile soy bağının tespiti yapılacak ve bu konudaki belirsizlik giderilmiş olacaktır. Dolayısıyla mahkemeler DNA testinin yapılması konusunda talep aramaksızın karar alabilir.
Hâkim tarafından DNA, kan testi veya benzerlik muayenesi kararı verildiğinde bu kararın yerine getirilmesinde TMK m.284 ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m.292 uyarınca zor kullanma yoluna başvurulabilir.
Normal şartlarda, vücut bütünlüğü ve dokunulmazlığı düşünüldüğünde bahsettiğimiz DNA testinin zor kullanma yoluyla uygulanması kararı hukukî açıdan sorunlu olacaktır. Fakat bu sorun yasa ile ortadan kaldırılmıştır. Belirttiğimiz maddeler uyarınca DNA testi için gereken eylemleri sağlayamayan kişi hakkında zor kullanma yoluna başvurulabilir. Zor kullanma öncesinde HMK m.292 uyarınca kişiye ihtar çekilmesi ve bu ihtarda kan ve doku örneği vermesi gerektiği aksi halde zor kullanılarak bunun sağlanacağı bildirilmelidir.
DNA testinin sonucu, babalık davasında aydınlatıcı bir ispat işlevi görerek davanın sonuçlanmasını sağlayacaktır.
Kural olarak kişinin hakkını dayandırdığı olguları ispat etmesi gerekir. Fakat babalık davasında cinsel birleşmenin tespitinin güç olmasından kaynaklı kanunda bu davaya ilişkin karineler düzenlenmiştir.
TMK m.302/1 uyarınca davalının, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır.
Bu sürelerin dışında olsa bile annenin fiili gebeliği sırasında baba olduğu iddia edilen kişi arasında cinsel ilişkinin gerçekleştiği belirlenirse yine aynı karine uygulanır.
Baba olduğu iddia edilen kişinin baba olmasının olanaksız veya üçüncü bir kişinin baba olma olasılığının kendinden yüksek bir ihtimal olduğunu ispat ederse karineler uygulanmaz.
Babalık davası açma süresi hak düşürücü sürelerdendir. Annenin babalık davası açabilmesi için öngörülen süre, doğumdan başlayarak geçen 1 yıllık süredir. Yani anne doğumdan sonraki 1 yıl içerisinde babalık davası açmazsa, dava açma hakkı ortadan kalkar. Anne bu davayı doğumdan önce de açabilir.
Çocuğun babalık davası açma süresine ilişkin düzenleme Anayasa Mahkemesinin 27.10.2011 tarihli, E. 2010/71, K. 2011/143 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. İptal sonrasında mevcut düzende çocuğun babalık davası açabilmesine ilişkin herhangi bir süre sınırlamasının olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
Babalık davasında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Aile mahkemelerinin olmadığı yerlerde görevli mahkeme aile mahkemesi sıfatıyla karar vermek üzere, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun belirlediği asliye hukuk mahkemesidir. Asliye hukuk mahkemesi kararında, kararı aile mahkemesi sıfatıyla yazmak durumundadır. Yargıtay 2. HD 03.06.2010 tarihli, E. 2010/8403, K. 2010/10861 sayılı kararında bu duruma aykırı karar veren kararı bahsi geçen gerekçeyle bozmuştur.
Yabancı mahkemelerin kararları tanıma ve tenfiz yoluyla yine aile mahkemelerinde görülür.
Babalık davasında yetkili mahkeme tarafların dava veya doğum tarihindeki yerleşim yeri mahkemesidir. Tarafların Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması durumunda, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 41. maddesi uyarınca ilgilinin Türkiye’de sakin olduğu yer mahkemesinde, Türkiye’de sakin değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinde dava açılabilir.
Babalık davasının sonucunda TMK m.304 uyarınca annenin belli başlı kalemlerde giderleri talep etme hakkı bulunmaktadır.
Bu kalemler;
Anne bahsi geçen giderleri babalık davası ile isteyebileceği gibi ayrı bir dava ile de isteyebilir. Davanın akıbeti babanın ödeme gücü ile ilgili değildir. Yani babanın ödeme gücünün noksanlığı davanın akıbetini etkilemez.
Doğum giderleri doğum aşamasında ve o aşamaya gelene kadar ki doğumu ilgilendiren her türlü gideri ifade eder. Örneğin kontrol için yapılan yol masrafları, hastane masrafları, günlük beslenme alışkanlığı dışında doğum nedeniyle alınması gereken besin ve ilaç giderleri sayılabilir.
Doğumdan önceki ve sonraki 6 haftalık geçim gideri ise annenin bu süreler içerisindeki yeme, içme, barınma gibi temel yaşamsal gereklilik için olan giderlerini ifade eder.
Diğer giderler ise yukarıdaki kalemlere girmeyip hakkaniyet ölçüsünde anneye ödenmesi gereken giderler şeklinde ifade edilebilir. Bunlar eğer çocuk ölü doğmuşsa cenaze giderleri olabileceği gibi tartışmalı olmakla birlikte annenin gebelik sırasında mahrum kaldığı kazançlarının tazminine ilişkin olan giderler de olabilir.
Bu giderlere çocuk ölü doğmuş olsa bile hükmedilebilir. Çünkü yukarıda da ifade ettiğimiz üzere çocuğun ölü doğması babalık davası açılmasına engel değildir.
Yazımızı beğendiniz mi?
Puan vermek için yıldızı tıklayın
Ortalama puan 5 / 5. Oy sayısı: 4