Karaman, Yılmar Plaza, Söğüt Sk. No:170 Kat. 4 Daire. 33, 16130 Nilüfer/Bursa

Pts - Cts 09:30 - 20:00

Boşanmanın Ardındaki Sessiz Gerçekler: Erkeklerin Gözünden 5 Şaşırtıcı Bulgu

Giriş: Madalyonun Diğer Yüzü

Boşanma, toplumun en temel kurumu olan aileyi etkileyen karmaşık ve çok katmanlı bir süreç. Konu üzerine yapılan tartışmalar ve araştırmalar, genellikle sürecin kadınlar üzerindeki sosyal, kültürel ve ekonomik zorluklarına odaklanır. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var: boşanma deneyiminin diğer önemli aktörü olan erkeklerin yaşadıkları. Bu süreç onlar için ne anlama geliyor? Hangi zorluklarla karşılaşıyor, hangi başa çıkma stratejilerini geliştiriyorlar?

Bu yazıda, Denizli’de boşanmış 30 erkekle yapılan derinlemesine görüşmelere dayanan nitel bir çalışmanın bulgularını inceleyeceğiz. Toplumun “güçlü” olmasını beklediği erkeklerin, kapalı kapılar ardında yaşadığı kederi, sosyal çevrelerinden nasıl dışlandıklarını ve “erkeklik” kodlarının onları nasıl sessiz bir çaresizliğe ittiğini kendi ağızlarından dinleyeceğiz.

1. Bulgu: “Güçlü Görünme” Baskısı Altında Gizlenen Keder

Toplumun erkeğe biçtiği “güçlü olma” rolü, boşanma gibi travmatik bir süreçte ağır bir yüke dönüşebiliyor. Araştırma, erkeklerin boşanma sırasında üzüntü ve yalnızlık gibi derin duygular yaşadığını, ancak “erkekler ağlamaz” gibi yerleşik toplumsal kodlar nedeniyle bu duyguları bastırmak zorunda hissettiklerini ortaya koyuyor. Dışarıya karşı sergilenen bu “güçlü” imaj, aslında kişinin kendi içinde yaşadığı yoğun bir hesaplaşmayı ve psikolojik yıpranmayı gizliyor. Bu durum, erkeğin duygularını açıkça yaşamasının bir zayıflık olarak görüldüğü geleneksel erkeklik rollerinin ne kadar derinlere işlediğinin bir göstergesi.

“Boşanmak kadına da erkeğe de çok ayrı yerlerde ayrı zorluklar çıkarıyor. Doğrudur, kadın Türk toplumunda belki daha zorlanıyordur bize göre. Erkeklerin de var boşanma travmaları. Bu sayı da oldukça yüksek. On iki, on üç yıllık bir evlilik bitiyor. Çok üzüldüm, kendi kendime çok ağladım. Herkese de anlatamadım. İnsan hep kendi derdindedir, kendiyle hesaplaşır.”

2. Bulgu: Sosyal Sürgün ve ‘Boşanmışlar Kulübü’nün Doğuşu

Boşanma, sadece yasal bir birlikteliği değil, aynı zamanda erkeğin sosyal ağını da temelinden sarsıyor. Çalışmaya katılan erkekler, boşanma sonrasında özellikle evli arkadaş çevrelerinden koptuklarını belirtiyor. Ancak bu durum basit bir uzaklaşmadan ibaret değil; çoğu zaman bir “sosyal sürgün” anlamına geliyor. Kaynak metnin de altını çizdiği gibi, bu kopuşun temelinde genellikle evli arkadaşlarının eşlerinin, boşanmış bir erkeği potansiyel bir “tehdit” veya “kötü örnek” olarak görmesi ve bu nedenle arkadaşlık ilişkisini onaylamaması yatıyor. Ortaya çıkan bu sosyal boşluk ise yeni bir çevreyle dolduruluyor: Benzer deneyimleri yaşamış, kader birliği yapmış diğer boşanmış veya bekâr kişiler.

İlgili Yazımız :   Boşanma Davasından Vazgeçme ve Feragat Etme

“Ben şunu fark ettim, evliyken çevremde hiç boşanmış bir arkadaşım yoktu. Tanıdık belki bir iki tane. Ama boşandıktan sonra değişik bir şekilde arkadaş çevrem boşanmış insanlardan oluştu. Yani bu bence çok ilginç.”

3. Bulgu: Çocuk Faktörü: Boşanmayı Erteleten de Hızlandıran da Aynı Neden

Çocukların varlığı, boşanma kararında en karmaşık ve ikircikli rolü oynuyor. Yaygın kanının aksine, “çocuklar için evli kalmak” her zaman tek seçenek olmuyor. Araştırma, bu konuda erkeklerin iki farklı strateji izlediğini gösteriyor. Bazı babalar, çocuklarının boşanma olgusunu anlayabilecek ve durumu daha az hasarla atlatabilecek yaşa gelmelerini bekleyerek süreci erteliyor. Diğer yandan, bir grup baba ise tam tersi bir yaklaşımla, çocuklarını evdeki sürekli çatışma, gerginlik ve huzursuzluk ortamından korumak amacıyla boşanma kararını hızlandırıyor. Bu bulgu, boşanma kararının ne kadar çok boyutlu olduğunu ve bazen ayrılığın, çocuklar için daha sağlıklı bir ortam yaratma amacı taşıdığını ortaya koyuyor.

“Bizim evimizde bir şey olunca kayınvalidem arardı, gelirdi, eski eşimi doldururdu… Ama evin içinde kavga, gürültü kesilmedi. Kızlarımın dersteki başarıları düştü. Okuldan bile aradılar. Boşanmak kötü bir şey gibi görünebilir. Ama kızlarımın durumu için en doğru olan şey buydu.”

4. Bulgu: Reddedilen Yardım: Psikolojik Destek Neden Bir “Erkeklik Sınavı”na Dönüşüyor?

Boşanma sürecinin yarattığı psikolojik yükle başa çıkma konusunda erkeklerin profesyonel yardıma karşı mesafeli duruşu, basit bir tercihten çok daha derin bir sosyolojik gerçeğe işaret ediyor. Birçoğu, psikolojik destek almayı bir “güçsüzlük” göstergesi olarak algılıyor ve boşanmayla zaten zedelendiğini düşündükleri “erkeklik” imajlarını daha fazla sarsmak istemiyor. Katılımcılardan birinin şu ifadesi, bu durumun ardındaki kapalı kültürü özetliyor:

“Erkeklerin arasında dönen muhabbetleri siz bilmezsiniz.”

Bu cümle, erkekler arasında psikolojik yardım arayışının alay konusu yapılabileceği, kişinin statüsünü düşürebileceği ve “zayıf” olarak etiketlenmesine yol açabileceği yazılı olmayan bir kuralın varlığını ima ediyor. Bu nedenle yardım almama, bireysel bir karardan çok, dışlanma korkusuyla şekillenen kolektif bir norma uyum sağlama çabasıdır. Bu kültürel baskının yanı sıra, ekonomik yetersizlikler de pratik bir engel oluşturarak bu iki faktör birleştiğinde erkeği profesyonel yardımdan tamamen uzaklaştırabiliyor.

İlgili Yazımız :   Nafaka Son Dakika

5. Bulgu: Beklenti Uçurumu: Geleneksel Roller ve Modern Gerçeklik

Araştırmanın en dikkat çekici bulgularından biri, boşanmaların temelinde yatan derin “beklenti uçurumu”. Bu çatışma, iki zıt beklentinin aynı çatı altında buluşamamasından kaynaklanıyor. Bir yanda, erkeklerin ailelerinden öğrendikleri geleneksel rollerle evliliğe adım atması var. Bu beklenti, bir katılımcının sözleriyle net bir şekilde ortaya konuyor:

“Sabit bir düzeniniz oluyor, sıcak çorbanız, temiz kıyafetleriniz, ütünüz hepsi hazır oluyor. Ben zaten bu düşünceyle evlendim.”

Diğer yanda ise modern evlilik dinamikleri ve kadının beklentileri yer alıyor. Araştırmaya göre, özellikle “kadının kendi ailesindeki yaşam standardını evlilikte de sürdürme beklentisinin” erkek tarafından karşılanamaması, büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Geleneksel erkeğin “huzurlu yuva” beklentisi ile modern kadının ekonomik ve sosyal beklentisi arasındaki bu uçurum, karşılıklı bir hayal kırıklığına yol açarak boşanmayı tetikleyen ana faktörlerden birine dönüşüyor.

Sonuç: Sessizliği Kırmak

Denizli’de yapılan bu çalışma, erkeklerin boşanma deneyiminin, toplumsal klişelerin ötesinde ne kadar karmaşık, duygusal ve çok katmanlı olduğunu gözler önüne seriyor. Güçlü görünme baskısı, sosyal sürgünler, çocukların geleceği konusundaki ikilemler ve geleneksel rollerle modern beklentiler arasındaki sıkışmışlık, erkeklerin bu süreçte yaşadığı sessiz mücadelenin sadece birkaç boyutunu oluşturuyor. Bu bulgular, boşanma olgusuna daha bütüncül bir perspektiften bakmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Yazımızı beğendiniz mi?

Puan vermek için yıldızı tıklayın

Ortalama puan / 5. Oy sayısı:

Henüz hiç oylanmamış. İlk oy veren sen ol

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Call Now Button Bizi Arayın